HASTALIK ve TEDAVİ
Hastalığın tarifini bir çok bilim adamı kısaca; "sağlıktan ayrılma durumu" olarak tarif ederler. Sürekli tabiatla, insanlarla ve diğer hayvanlarla iç içe bu hayvanlarda, bazı hastalık ve zararlıların görülmesi normaldir.
Köpeklerde normal vücut ısısı ortalama 38,4 derece, nabız dakikada 70-100 ve solunum 15-30'dur. Gözler ve tüyler canlı, derisi elastikidir. Çekip bırakılınca, hemen eski yerini alır. Bunlarda herhangi bir değişiklik olup olmadığı sık sık gözlenir.
Hastalık konusunda dikkat edilecek en önemli husus; herhangi bir sağlıktan ayrılma ve parazit durumunda, en kısa zamanda, en yakın veteriner hekime müracaat edilmelidir. Kişi ne kadar tecrübeli olursa olsun, bir veteriner hekime danışmadan, herhangi bir tedavi yapmamalıdır.
Köy yerlerinde, "kocakarı tedavisi" çok yaygındır. Gerek yaşlılar, gerekse "çok bilmiş kişiler" bu tip bir tedavi önerebilirler. Onların uyguladığı kocakarı tedavisi fayda vermiş gibi görünebilir. Ama bu tedavi geçicidir. Bu tedavi şekli, köpeklerde daha tehlikeli sonuçlar doğuracak başka bir zarara veya hastalığa yol açabilir.
Kangal Köpeği yatıştırıcılara karşı çok hassastır. Özellikle ACP olarak bilinen Aceprozmazine ilacının 0,25 mililitresi, 50 kg.lık bir Kangal Köpeği'nin ölümüne yol açabilmektedir. Bu ilaç, ameliyatlardan önce, köpeği sakinleştirmek için kullanılır. Normal köpeklerde oldukça güvenlidir. Ama Danua, Boxer, Senbernar gibi iri köpekler bu ilaçtan aşırı etkilenebilmektedir. İlacın ufak bir dozu dahi, kan basıncını düşürmekte, peşinden anestezi verildiğinde, köpeği öldürebilmektedir. Bu tip vakalar İngiltere'den bildirilmiştir (Broadhead 2003.
600 civarında köpeklerle ilgili hastalık vardır. Fakat burada en önemli ve yaygın görülenlerden bahsedilecektir.
Parazitler (Hüseyin Y. İmrenin, Kedi ve Köpek Hastalıkları (1998) kitabından alınmıştır.)
Parazit mücadelesi şarttır. Parazitler; Kangallarda çeşitli rahatsızlıklara yol açtıkları gibi, besinlerine ortak olarak, onların gelişmelerinin gerilemesine, zayıf düşmelerine yol açarlar.
Dış Parazitler (Hüseyin Y. İmrenin, Kedi ve Köpek Hastalıkları (1998) kitabından alınmıştır.)
İlk akla gelenler pire, bit, kene ve uyuz böcekleridir. Bunlar, köpekleri gerek rahatsız ve huzursuz ederek, gerekse onların kanlarını emerek zarar verirler. Ayrıca çeşitli hastalıkların köpeklere geçmesine de yol açarlar.
Yavruların gözleri açılır açılmaz, ilk dış parazit mücadelesi yapılmalıdır. Bilahare yavrular 12. aya kadar her 15 günde bir, eğer bu mümkün olmazsa, mutlaka her ay dış parazit muamelesine tabi tutulmalıdır. Bu husus, birbirine bulaşmanın çok kolay olduğu köy yerlerinde daha çok önem arz etmektedir.
Köpek piresi, insanlarda ve kedilerde bulunan pirelerden farklıdır. Yumurtalarını köpeğin üzerine değil, çevreye bırakırlar.
Bitler kan emicidirler. Tüylerin üzerine bıraktıkları "sirke" denilen, fazla sayıdaki yumurtalarından kolayca anlaşılırlar.
Keneler de, bitler gibi kan emerler. Aseton, eter, kolonya veya tentürdiyot emdirilmiş bir pamukla, keneler alınmalıdır. Ama dikkatli olunmalıdır, çünkü kenenin kafası deriye gömülmüş olabilir. Bu durumda kafa kopar ve deride kalır. Bu da deride iltihap ve yaralanmaya yol açabilir.
Uyuz böcekleri köpeğin derisinde kanallar açarak gizlenir ve hayvanın kanı ile deri hücrelerinden beslenirler. 2 türü vardır: Eğer kulak arkalarında veya bacak eklemlerinde, yer yer kılları dökülmüş, çıplak bölgeler varsa, Sarkoptes Uyuzu dur. Eğer hayvanın ağız çevresinde daire şeklinde, çıplak ve kuru bir yer varsa ve vücudun her tarafı kabuklu yaralarla kaplıysa, Demodeks Uyuzu dur. Buna göre gereken tedavi uygulanır.
İç Parazitler ( Hüseyin Y. İmrenin, Kedi ve Köpek Hastalıkları (1998) kitabından alınmıştır.)
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri şudur: Bazı kişiler yavruyu, daha birkaç haftalıkken, hatta gözü açılmadan aldığını iddia ederler. Bundan dolayı kendi köpeklerinde iç parazit olamayacağını savunurlar. Ama yanıldıkları nokta şudur, bu iç parazitlerin bazıları, annelerinin yanında bulundukları birkaç gün içinde anne sütünü emerken yavruya geçebilir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus; köpeklere verilecek bütün etlerin pişirilmiş olmasıdır. Kesinlikle çiğ et verilmemelidir.
Toxacara canis: Köpeklerde yaygın bulunur. Yetişkin köpeklerde askaritlere karşı bağışıklık gelişir, ancak 3. dönem larvalar kas, böbrek, göz ve beyin gibi vücut dokularında bulunabilir.
Dipylidium caninum: Zoonoz (hem insanda, hem hayvanlarda görülen) bir parazittir. Köpek, kedi, tilki ve nadiren insanlarda görülür. Boyu 20-80 cm civarındadır. Arakonakçıları pire ve bittir.
Taenia hydatigena: Köpeklerde yaşayan en uzun şeritlerdendir. Arakonakçısı geviş getiren hayvanlar ve domuzdur.
Echinococcus granulosus: Bu parazitin bir çok alt türü vardır. En önemli ikisi Echinococcus granulosus granulosus ve Echinococcus granulosus equinus'tur.
Echinococcus multilocularis: Zoonoz bir parazittir. Arakonakçısı tarla faresi, insan ve diğer bazı memelilerdir. Etoburlar ve onların ince bağırsaklarında yaşar. 2-3 mm boyundadır.
Hastalıklar
Hastalık konusunda en mühim nokta, tedaviye mümkün olduğu kadar erken başlanması hususudur. En hafif bir şüphede, hemen bir veteriner hekime müracaat edilmelidir. İş işten geçtikten sonra yapılacak bir tedavi, istenilen sonucu vermeyebilir. Çok geç kalınmış olabilir.
Kuduz ( Hüseyin Y. İmrenin, Kedi ve Köpek Hastalıkları (1998) kitabından alınmıştır.)
Toplumda en çok bilinen hayvan hastalığıdır. Hayvan sağlığı için olduğu kadar, toplum sağlığı yönünden de çok önemlidir. Belli bir müddet geçtikten sonra tedavisi mümkün olmayan, zoonoz bir hastalıktır. Tüm sıcak kanlı evcil hayvanlarda görülebilir. İnsana da kolayca, kuduz mikroplu bir köpeğin ısırığı yoluyla bulaştırılabilir.
Hastalık etkeni bir virüstür. Hasta olduğundan şüphelenilen bir hayvan, ilk olarak bir yere kapatılır ve gözlenir. Önce halsizlik, tembellik, solunum güçlüğü ve vücudun bazı kısımlarında kasılmalar görülür. Birkaç gün sonra hayvan, yutkunma zorluğu çeker. Hayvan, susadığı halde, yutak felcinden dolayı su içemez ve ağzından salyalar akar. Işık ve hava cereyanı karşısında korkar ve kuytu yerlere gizlenir. Daha sonra saldırganlaşmaya, önüne gelen her şeyi, demir gibi nesneler dahil ısırmaya başlar. Nihayetinde hasta köpek kıvranarak ölür.
Ülkemizde kuduz yaygın olduğundan, 3 aylık enikler aşılanarak koruma ve bulaştırma önlenir. Aşı yılda bir kez tekrarlanır.
Gençlik (Morva) Hastalığı (Canine distemper) (*) Hüseyin Y. İmren’in, Kedi ve Köpek Hastalıkları (1998) kitabından alınmıştır.
Bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Kışın daha fazla görülür. Anne sütünü alan yavrular, 3 aylık olana kadar hastalığa yakalanmazlar. İnip, çıkan ateş, öksürük, ishal, kusma, iştahsızlık, su kaybı, zayıflama, göz ve burun akıntısı, istem dışı kasılma ve titreme, inleme, dönme, korku, tek yada çift tarafa kafa sallama gibi bir çok belirtiler görülebilir.
Yakalandığında özel bir tedavisi olmayan bu hastalığa karşı enikler muhakkak aşılanmalıdır.
Köpek Tifosu (Leptospirozis) (*)
Bu hastalık, çoğu zaman kanlı ishal ve kusma ile başlayan belirtiler görülür. Bu hastalıktan korunmak için, yavrular kesinlikle aşılanmalıdır.
Kanlı İshal (Parvoviral enterit) (*)
Bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Sulu, kötü kokulu ve kanlı ishal, kusma, halsizlik, ateş, su kaybı ve zayıflama, öksürük gibi belirti-ler görülebilir. Yakalandığında özel bir tedavisi olmayan bu hastalığa karşı yavrular muhakkak aşılanmalıdır.
Köpek Karaciğer Hastalığı (Hepatitis contagiosa canis) (*)
Köpek Adenovirüs tip-1 tarafından oluşturulan, başta karaciğer olmak üzere sindirim, solunum ve sinir sistemini etkileyen, akut, ateşli ve bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Enfeksiyöz Laringotracheitis (*)
Köpek Adenovirüs tip-2 tarafından oluşturulan, bademcik ve gırtlak iltihaplanması ile kendini gösteren, solunum sisteminde bozukluk meydana getiren bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Köpek Boğmacası (Kennel cough) (*)
Köpeklerde üst solunum yollarında enfeksiyon meydana getiren, kronik bir öksürükle kendini belli eden, Bordotelle brochocepti tarafından oluşturulan, bakteriyel bulaşıcı bir hastalıktır.
Korona Virüs Hastalığı (Corona virüs infection) (*)
İştahsızlık, kanlı ve sümüksü ishal, kusma ve ruhi depresyonla karakterize, bulaşıcı bir hastalıktır.
Herpes Virüs Enfeksiyonu (Herpes virus infection) (*)
Her yaştaki köpekleri etkiler, yeni doğan yavrularda perakut veya akut hemorajik nekrozlarla ölümlere yol açar. Ergin köpeklerde solunum sisteminde ve ürogenital sistemde subklinik veya klinik enfeksiyon oluşturan, bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Kısırlık (İnfertility) (*)
Hayvancılıkta en önemli verim, döl verimidir. Önem bakımından, et, süt, yumurta, iş gibi bütün verimlerden önce gelir. Çünkü hayvanlardan döl alınamazsa, nesillerini devam ettiremezler. Döl tutmama hadisesi, Kangalda da olabilmektedir. Bunun sebepleri:
Genotipten kaynaklanan sebepler: Burada kalıtsal bazı rahatsızlıklar söz konusudur. Bunlar Agenesis, Hipoplazmik Ovariumlar, Hermafrodizm ve Oviductun Aplazisi olabilir.
Çevre şartlarının olumsuzluğundan kaynaklanan sebepler: Bu ise kendi içinde 3 gruba ayrılır: Bunlar dişi köpekten kaynaklanan, erkek köpekten kaynaklanan ve bakıcı veya köpeğin sahibinden kaynaklanan sebeplerdir.
Dişi köpekten kaynaklana sebepler: Üreme organlarında anatomik bozukluklar, Anöstrus, Kistik ovariumlar, Genital kanalın fonksiyonel ve enfeksiyoz bozuklukları gibi sebepler olabilir. Bunlar da kendi içlerinde gruplara ayrılmaktadırlar fakat, fazla detaya girilmeyecektir. Mesela Genital kanalın fonksiyonel ve enfeksiyoz bozuklukları kendi içinde; Ovarium, Oviduct, Uterus, Cervix uteri, Vagina ve Vulva ile ilgili bozukluklar olmak üzere kısımlara ayrılabilir.
Erkek köpekten kaynaklanan sebepler: Libido (cinsel istek) eksikliği veya yokluğu, aşım yetersizliği, boşalmanın olmaması ve dölleme yetersizliği gibi faktörler rol oynayabilir.
Bakıcı veya köpeğin sahibinden kaynaklanan sebepler: Yağ ve karbonhidrat ağırlıklı yanlış bir beslenme rejimi uygulayarak, dişi köpeğin yumurtalıklarının yağlanmasına yol açmak, serbest çiftleştirme uygulanmıyorsa, aşım zamanını iyi tespit edememek ve asgari yetiştirme şartlarını (beslenme, bakım, barınma, hijyenik şartlar gibi) sağlayamamak örnek verilebilir.
Kalıtsal Kusurlar (Cafer Tepelinin, Kangal Irkı Çoban Köpeklerinde Görülen Bazı Kalıtsal Bozukluklar-2003 isimli sempozyum bildirisinden alınmıştır.)
Kalıtsal kusurların en büyük kaynağı akrabalı yetiştirmedir. Kangalın erkeği ve dişisi kardeşi, ebeveyni veya yavrusu ile çiftleşmez. Fakat mecbur kaldığında, neslini devam ettirme içgüdüsü ile kardeşi, ebeveyni veya yavrusu ile çiftleşebilir.
Erkek ve dişi yakın akraba olduklarında, bunların genotipleri, yani genetik yapıları, diğer başka akraba olmayan bireylere nazaran daha çok birbirine benzer. Bu çiftleşmeden meydana gelen yavrularda, ebeveyninin benzer genotipinden dolayı, bir çok gen çifti homozigotlaşır.
Homozigotlaşan gen çiftini tarif eden karakter resesif (çekinik) olabilir. Bu gen çiftini tarif eden resesif karakter, herhangi bir kalıtsal kusura veya hastalığa ait ise, bu homozigotlaşma hadisesinde meydana çıkar. Yani yakın akraba bireylerin çiftleştirilmelerinde, kötü özelliğe sahip genlerin birbirleri ile buluşma şansı artar. Bu da kalıtsal kusur veya hastalığın ortaya çıkmasına neden olur.
Bu durum, diğer hayvanlarda olduğu gibi, insanlar için de geçerlidir. Birbiri ile amca, dayı, hala ve teyze çocuğu olan kişilerin evliliğinden, zaman zaman sakat çocuklar doğmaktadır. İşin ilmi açıklaması, yukarıda ki gibidir.
Kangal Köpeklerinde görülen bazı kalıtsal kusurlar: Bazı kalıtsal kusurlar şunlardır:
Kriptorşidizm: Bu kusurda, testislerin bir veya iki parçası, karın boşluğunda bulunur. Normal yerine inmemiştir.
Bacak duruş bozuklukları: Bacaklar ortadan veya alttan çok fazla ayrık veya yapışık durumdadır.
Çenenin alt veya üstten kapanışı: Alt çene ucu, üst çeneye göre ya çok geride ya da çok ileridedir.
Dil yapışıklığı: Kangal'ın dili, damağa yapışıktır. Yemek yemekte ve su içmekte zorlanır.
Kalıtsal dermatit: Bu tip dermatit durumunda, dermatite yol açan herhangi bir mikroorganizma tespit edilemez. Ayrıca hayvanlar herhangi bir tedavi ile iyileştirilemezler.
Kısa kuyrukluluk: Köpeğin kuyruğu normalden daha kısadır.
Tablo 8. Kangal Köpeği'nde bazı kalıtsal kusurlar
Genetik bozukluğun tipi Sayı(Adet) Görülme sıklığı (%)
Kriptorşidizm 29 3,0
Bacak duruş bozukluğu 113 11,6
Çenenin alt veya üstten kapanışı 43 4,4
Dil yapışıklığı 78 8,0
Kalıtsal dermatit 63 6,4
Kısa kuyrukluluk 49 5,0
(Tepeli, 2003)
Kalça Çıkığı (Kalıtsal) (Gürbüz Ertürkün, Köpek Sağlığı ve Eğitimi (1999) kitabından alınmıştır.)
Yapılan bir araştırmaya göre, Kangallar da %32 oranında görülen, kalıtsal bir rahatsızlıktır. İlk belirtiler genellikle büyümenin hızlandığı 4-9 aylık dönemlerde ortaya çıkar. Bazı belirtileri; Kalçada ağrı, çabuk yorulma, ayağa kalkarken zorlanma, sallantılı yürüyüş, kalça bölgesi kaslarında incelmedir. Kesin teşhis için, genel anestezi altında, sırtüstü pozisyonda çekilecek röntgen yardımıyla olur. Tedavisi yoktur.
Kalıtsal olmayıp, arka bacakların gerilmesi, bacağın bir yere takılması, düşmeler ve kalça dispilazileri de kalça çıkığına sebep olabilmektedir. Bu tip kalça çıkığında; topallık, çıkık bacağın boyunun kısa olması ve hareket halinde, çıkık bacağın diğerine doğru çapraz duruşu gibi belirtiler görülebilir. Kesin teşhis, röntgen ile olur. Açık veya kapalı ret yöntemleri kullanılarak tedavi edilebilir.
Trafik Kazaları ve Boğuşurken Yaralanmalar (Koray Uysalın, Köpeklerde İlk Yardım (1997) kitabından alınmıştır.)
Trafik kazaları, son 100 yıl öncesine kadar Kangal Köpeği için bir tehlike arz etmese de, günümüzde giderek önem kazanmaktadır. Kangal Köpekleri'nin ekseriyeti, sorumluluk alanına giren motorlu taşıtlara saldırırlar. Maalesef bu yüzden, çok kıymetli köpekler kaybedilmektedir.
Kangal Köpeği zaman zaman diğer köpeklerle boğuşur ve haliyle yaralanır. Köpeğin ağzı mikrop barındırmaz ve hijyeniktir. Ufak, tefek yaraları, diliyle yalayarak iyileştirir.
Gerek trafik kazası, gerek boğuşma nedeniyle oluşan yaralanmalar ciddiyse, köpek hemen soğuk mevsimde sıcak bir yere, sıcak mevsimde gölge, serin bir yere taşınır. Bacaklarında kırık varsa, 2 tahta parçasının arasına, bol pamukla kırık yer sarılır.
Eğer yarası var ise, temizlenip, kanama duracak şekilde sarılır. Vakit kaybedilmeden, en yakın veteriner hekime götürülür.